3 Mart 2010 Çarşamba

28 Şubat 2010

Gri ve havadaki gazı daha cok hissettiğim bir sabah balkondan uzun uzun karsımdaki teras'a baktım.
Teras severim, bir de bahce katı.
Ya gökyüzüne yakın olmalıyım , ya yeryüzüne..Öyle rahat hissediyorum.
Şu an rahat hissetmiyorum, Fiziken rahatım, kafam rahat değil. Sağlam kafar sağlam vucutta bulunuyorsa neden şu an, kafam rahat değil.

Özledim diye. Özlemek sevimli bir duygudur, ancak sıfatı önemli sanırım. Kimi özlemek, senin neyin olan birini özlemek..

Bir enerji ise o, ki öyle, onun bana verdiği enerjiyi özlemek, onun yanındayken iyi hissetmeyi özlemek, onun görmek ve bundan aldıgım haz, ona bakarken yakalıyorum kendimi, incelerken onu, koklarken..Tüm bunları karşılık beklemedemen mi yapıyorum. İletişim bekleyerek yapıyorum.
Sevgim karşılıklı olursa gelişir, ancak şu an yaptıklarım içimde var ve yansıyor.

Etki yaratıp, tepkilere bakıyım.

Bugünün en önemli görüşmesi, Şahika Tekand.
2005 yılından beri, gidicem diyip, kapısından girmediğim, hakkında onca negatif ve onca positif acıklama duydugum kadın kim? Merak ediyorum.

Odadan çıkıyor, sevdim diyorum. Göz göze geliyoruz, gülüyoruz. Negatif yorumlar neden gelmiş ve kimlerden gelmiş, direk nedeni netleşiyor kafamda. Güzellik kavramı, tavır ve duruş benim için, o öyle. Net, küfürlü konuşuyor, tam çözemedim. Bok küfürse, tabii. Görüşmeye giriyorum, destur bismillah sen çok akıllı güzel bir genç kadınsın diyor, içimde varmış biryerlede ki, ben genç değilim ya, 34 diyorum. Sahnede oldugum içindir, bu açıklama, sahneye çıkmak için mi yaşlı geldim kendi kendime? Bir gece önce de kendimle çeliştim, Şu anda çeliştim. Mutluyum. demek ki kendim çok güçlü, güçlü olmasa ben ve kendim arasında çelişki olmazdı. Şahika'nın iki lafı ile bütün hissettim anında. Düşündüklerimi ve bildiklerimi karsımdan da duyunca, çok mutlu hissediyorum. Hissediyor insan.. Ben dilinden uzaklaşıp yazmak!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder