28 Ocak 2010 Perşembe

339

27 Ocak 2010
Les Gens Du Nord
Diye bir parca dinliyorum, ne diyor acaba? Kuzeydeki genler daha yaratıcıdır, soguktan yaratası gelir mi demek acaba?
Neyse yazımın girişi u ama konusu bu değil, konu hiç bilmediğim cümle olacak degil herhalde, aslında oladabilir. Yeni birini görünce ve etkilenince bir anda tüm konun hiç tanımadıgın biri olabiliyor, bir kişi ve birsey bilmiyorsun hakkında, baslı basına bir bilinmez aklına düşüveriyor..

Sonra la llaaa laaaa diye sanki o hep herseyn en güzelini en kral duyguları sana yasatacakmışcana safca mutlu oluyorsun..

Girzigah yetti, yazı başlasın.
İki gercek kız var.
Ve rastlastım ve tanıstım ve tanıdıkca da kendi varlıgımın sağlamasını yaptıgım için
Musik oryantal ruhum ispanyolken, hayat cok basitken bile karmasık..
Hele ki benim o ediğim kişi bana eşlik edip dansediyorsa benle,

Yazamıyorum bu iki gercek kızı..
Defolarıyla varoluyor bu beni mutlu ediyor, bende öyleyim diye.Olay zaten sen gibi olanlar..
Sendeki onlar onlardaki senler
Bunların kesistiği o kümede mutlusun ..

Yazamadım..
O kadar gercek ki, belki ondan kelimeye dökmek istemiyor içim, biliyorum ya.
Hissediyorum ya..Yetiyor.

26 Ocak 2010 Salı

340

26 Ocak 2010

Son günlerde aldıgım en güzel iltifat olan, sen cins'sin'in üzerine, -mim-lenince hemen yazıyorum.

Cins, ve cin'im aslında.
Hemen kavrarım konuları, anlarım kişileri. Buraya kadar güzel, anla, daha ne iste ki, bir de üzerine yorum yaparım, kendime göre iyi kötü olsun olmasın gibi etiketler koyarım ve bunu yüzüme lafıma tonuma sinir dereceme göre de lafıma ve tavrıma yansıtırım..Cinslik 1.

Herşeyi koklarım, kişileri, kitapları,mekanları, yemeden önce yiyecekleri, tadını kokusunu bildiğim içkileri bile önce bir koklarım. Koku benim için çok önemlidir, tek bir kokuyu oluşturan elemanları da içinde x,y, z var diye sıralarım..Cinslik 2

Aşka bende aşığım bu cinslik 3 ve Aslı'ya pişti cins kola tuttum!

O gün beni çeken yiyeceklere göre beslenir, bazen hiçbirşey çekmesse aç kalırım. Sadece yogutla beslendiğim günler vardır..Cinslik 4

İlk görüşte bana bir duygu gelir ve ya gelmez, her konuda..sonrasında benim ilk aldıgım hissi hiçbirşey bozamaz, ağzıyla kuş değil mavi kuş tutsa bile ilk anda verdiğim renk olaylara değişmez. Cinslik 5

Herkesin ismiyle özdeş tavırda oldugunu,her insan benzer bir hayvan olduguna inanıyorum..Cinslik 6

Yüzeysel bakamıyorum her şeyde anlam arıyorum, birşey olduysa kesin bir anlamı olmalı diyerek direk drenaj modunda kazıya geçiyorum. Cinslik 7


Konu verilince yazmak ve kendini rakamla sınırlamak ne keyifliymiş. Mutlu oldum!

25 Ocak 2010 Pazartesi

341

25 Ocak 2010

Etrafımda olan biten hiçbirseyi yüzeysel algılayamayan bir kız yaşıyor. İsmi Sinyo.
Bu isim, ona verildi. Verilemesindeki en büyük esinlenme kendisinin İspanyol sinyoritalarına benzemesi, sinyorita denmeyip sinyo denmesinin nedeni ise de çok komik olması. Yüzeysel algılayamadığı için basit olaylara getirdiği yorumlar ve algılarının açıklığı nedeni ile içine girdiği ruh halleri bu ismin sinyo olarak kısaltılmasında büyük etken.

Daha bugün bir örnek yasandı, çok sevdiği bir arkadası ile bilgisayar basında blog’lar ile ilgili bir konuda çalışırken ve ekranda bir blog örneği acıkken, izleyici nasıl olunuyor diye soran arkadasına, direk – hayata karsı mı, çok kolay, aslında ben genelde öyleyim, izliyorum yaşamayı seçtiğim ve sevdiğim anlar dısında kalan kısımlarda direk izleyiciyim- demesiyle, patlayan kahkalardan fırlayan vibrasyonlar tüm ofisi titretti, neredeyse camları aşağı indirecekti ki, ucuz kurtardılar.

342 (Kader konusu)

Özden'den Özge'ye..

Insanin dunya uzerindeki hayatinin tek baglayici unsuru hangi yumurta ve hangi spermden dogdugudur.
Kader olarak tanimlanabilecek tek olgu budur.

Dogdugu andan itibaren kendi basina hareket edebilecek hale gelene kadar kaderin etkisindedir.
Ancak secim yapma yetisi kazandiginda (konusulanlari anlamaya basladigindan itibaren) ozgur irade hayatini belirlemeye baslar. Insan kendi kararlari veya kararsizliklarinin sonuclariyla hayatini sekillendirir.

Hayat secim yapmaktir. Her gun onemli ve onemsiz secimlerle doludur. Onemsiz gorunenler onemli sonuclar dogurabilir. Secimlerden sadece insanin kendisi sorumludur.

Zihnini ve bedenini dengeli ve uyumlu tutanin secimleri de dengeli ve uyumlu olur. Dengeli insan anin icinde yasar, secimlerin kendine uygun olanlarini fark eder, uyumlu kararlar verir. Karar oncesi secimleri etkileyen dis etmenlerden arinmak gereklidir. Insan bedeni ve ruhu insan zihinine surekli bilgi gonderir. Zihin yetkiyi ele gecirdiginde bedeni ve ruhu geri plana iter. Zihin dıs etkiler ile beslenir ve guclenir, duygular zihnin gerilalarıdır. Bedene ve ruha saldırarak onları gucsuz tutarlar, dengelerini bozarlar.

Dogustan zorlu bir baslangic yapanlar bile zihin ve beden dengesini saglayarak "kaderi" yenebilir. Denge ve uyumun egitmeni zamandir. Zaman insanlari sifalandirmak icin vardir. Hayatin metronomudur zaman. Insana sabir ogretir, düzen getirir, yenilenme ve baslangic yapma gucu verir.

343

344

346

347

348

349

350

351

352

345

21 Ocak 2010
Dudaktan kalbe..

Düşündüğüm birşeyde, kafanın içindekiler paylaşılmasa bile birbirine etki edebiliyor,
Belli bir zaman önce karşılaştığım biri var. En sevdiğim isme sahip diye mi bu kadar etkilendim ya da etkilendim bir de üstüne üstlük en sevdiğim isim mi?
Önce benim için, kim bu dedirten bir histi. Birisine benzettim ancak net bir isim gelmedi, kesin musevi dedim içten içe, sonra konustuk o gece sadece aklımda kalan, cins biri, kendinden bahsetmiyor ne güzel. Annesi neden aradı? Soruları ile ayrıldım ordan ve aklımda kaldı. İsmi de duruşu da.

Sonrasında, aradan zaman geçti, aklımdan çıktı ancak bünyemden çıkmadı. Ki rastladıgımda direk sevindim ve sevinme oranımla birlikte direk kaçtım.
Bermuda şeytan üçgeninde oldugunu düşündüğüm kimselerle huzurumu kacırmak istemiyorum. Aşk, sevgi, ilk görüşte begeniyle gelen kaliteli anlar silsilesi istiyorum.Ne istediğini bilen gelsin, kalsın istiyorum. Bir o kadar merak uyandırdın, tanımak istiyorum.

Derken ikinci gece üst üste gene rastladım, ve o gece iyice kaçtım, nedenim vardı.
Kendi kafamda belki de saçmaydı. O gece en mutlu olduğum an, tek gelip hadi gidelim burdan demesiydi, gitmedim, eğleniyordum o sırada. Gitti. O gidişi, gözlerine bakıp, bence aynı şeyleri düşünüyoruz dememde ki bakısı ve benzemez kimse sana laflarının ağzımdan dökülüşü bence onun içine aktı.

Sonra bir gün bana cok fena hadi görmek istiyorum hisleri geldiğinde telefonumda adını görünce, o sevdiğim adını acaip sevindim. Salak gibi sevindim tam anlamıyla..
Yaşasın filan dedim, aynaya bakıp güldüm. Sıcak hissettim, ve hemen buluşmak istedim. Buluştuk. Hemen öpmek istedim.

Sinemada yanyanyken kollarımızın degen kısmıdan huzur buldum, tuttum kendimi.

Sonra öpüştük, öpüştük öpüştük ve dudaktan kalbe giden bir yol var, uzun zamandır ilk defa hissettim. Orda durdum. Hala da ordayım.

18 Ocak 2010 Pazartesi

353

13 Ocak 2010

12 Ocak 2010 Salı

354

12 Ocak 2010

Saati 6:45'e ayarlayıp, çalınca sekize kadar uyumak moda oldu. Niyet kalkıp, 10 dakika içinde Hillside'da kosu bandında olmak. Olamadı, olamıyor. Olacak!
En sevdiğim kırmızı biber, peynir, yeşil kişnişli zeytin ve Nutella, mecburen ise yumurta. Spor yapıyorum ya, her sabah, bundan dolayı yiyiyorum. Hani 7 'de kalkıp düzenli bir şekilde, pazartesi, salı, çarşamba, perşembe ve cuma diye böldüğüm, her sabah 45 dakikadan, olan cardio programım için!

Bu planı es gecersem, basucuma portakal koymaya başlayacağım cünkü, kubik ortamından oluşan selulitler ve portakal arkadaşlık edebilir ve ortak konularından bahsedebilirler.

Şu an itibarı ile, pembe hanım kanserli hastalarla dayanışma derneği, 7 yedek üyesinden biriyim.

355

11 Ocak 2010

Dün akşam'a katılımcılar;

Arkadaşım
Annem
Arkadaşımın Annesi
Arkadaşımının Annesinin Teyzesi

Fried Rice yaptım, koordine ettim, pişirdim, hazırladım. Hangisi güzelse onu alıp okuyun. Koordine benim için daha uygun cünkü, koordinasyon gerektiren bir yemek.
Öncelikle evdeki sebze ve ona eşlik edecek, et
Balık ve ya tavuk konusunu koordine ediyorsunuz, arada, profesyonel yardım almak için baba aranabilir, gelecek kişi sayısını 4 ^ten yukarı çıkardığımız durumlar için ise, wok’umuzu gözden geçirmek gerekir, çünkü wok ne kadar büyük, o oranda taban kısmı da büyüdüğü için malzemeler daha huzurlu pişiyor. Bu yemekle ilgili en sevdiğim taraf ise, karışık olması, bir o kadar da tek olması. Karışan lezzetlerin tek bir tat verirken aslında bir çok tatı da sana hissettirerek yutulması, mesela bir lokmada zencefil ağar basarken diğerinde brokinin ağır basması, bu yemegein olmassa olmaz dediğimiz tek elemanı, susam yagı, onun dısında, birbirine uyacağını düşündüğünüz her sebze biraray gelip bu cümbüşe katılabilir, dağılan ve uygunsuz parçalar hariç, mesela kabak! Kabak tadı verdin, bu yemege kabak atıp yanlış bir deneme yapıldıktan sonra ortaya çıkmış olabilir !! Kabak tadı vermeyelim, ne bu yemege ne de genel olarak hayata.

Yemekten sonra, sohbet, ikili ilşkiler, kadın erkek, evliliğin çözümlenmesi ve evlenilmesi gerektiği konusunda hem fikir olarak devam etti, ve diger alemlere bağlanılıp fal bakıldı. Mayan aynı olunca yaştan bagımsız tecrübe katmanlarının arasında yolculuk yaparak, çok da hoş, fikir ayrılığı olunsa bile, çok keyifli ve öğretici
Bir konuşma sürecine girip, kahkalar atabiliyorsun, şu bir gerçek ki ana ve kızların arasındaki gerginlik her zaman baki.Çok sevgi var kabul ancak bir resistans da var, bunu da kabul etmek lazım. Tavuk yumurta ilişkisi burda da var.
Çözümü, uzlaşmak ve her ilşkide olduğu gibi, bir noktadan sonra evet anlıyorum ancak hak vermiyorum, metodu.

Metod? Model? Benlik laflar mı? Hayır, etraftan kapmaya başladım. Bir süre etraftan kopup kendime dönme zamanımdır, Özge olmak!


Kendime Teşhiş: Geçmişe bağlı olup,orda yasanmış herseyi günümüze getirmek sendromu, yüksek doz vefa hastalıgı ve karsılıgını almadıgında infaz eğilimi..

11 Ocak 2010 Pazartesi

356

10 Ocak 2010

357

9 Ocak 2010

358

8 Ocak 2010

359

7,01,2010

2binyedi.
20bin.
Çat hemen düzeltirim.
Netim, etkilerim, çarparım, akla düşerim biri.

47'side de var, sevdiğim rakamlardan ve harflerden oluşan biri yaşıyor.
Oluştuğu harflerle uyum içinde, konuşmadıklarını anlıyorum, sanki o da benim x-ray'imi cekti. Kafasında bir konumlamaya tam yerleştiremeyip, "cins" etiketi yapıştırıverdi. Bende ona, tarz, zor, zeki,çok sey bilen, alcakgönüllü, yeri geldiği zaman karsı tarafı konusarak öldürebilir, etiketi koydum. Telefonumu alış şekli, çok erkeksi, kim kimi domine eder ben sana göstericem mesajı ile bütünleşti.

Utanıyorum çarpıldım demeye.
....gel.

7 Ocak 2010 Perşembe

360

6 Ocak 2010

ParADis'den yola çıkarak, elimizde iki kitap,yanımızda bir banu, bir ben yola çıktık!
İmzaya gidiyoruz, mutluyuz. Kendiliğimizden de mutluyuz, yıllarca birbirine kazık atmamış, sevgililerini beğenmemiş, birbini hep anlamış, hata ettiğinde de hatalısın kardes, kendine gel demiş, iki genç kadın, yürümekteyiz. Gülmekteyiz. Kızlardan Banu olan koluna tek taş almış, aslında dükkan'daki kız deli bu kaçalım demiş ve satıvermiş, bence peçetelik, dükkanca o bir kağır ağırlığı, banu ise koluna tek taş olarak takmış, kabul ve bende alıcam.

Arkadaşım, evini tarif etti bende anladım, ve direk bulucam. Girdim apartmana, film gibi giriş, sağda camekanlı odada yok yok, anlattıgı gibi asansörü buldum, ve asansör giriş katında oldugu halde kat 8 yazıyor, içine girince, düğmeler 2'den başlıyor, ben en üste bastım, basılmaz gibi duran bir düğme bu, ve basılıyor. Baskın basanındırdan yola cıkıp direk bastım. Severim düğmelere basmayı. İndik asansörden, kapıyı çaldık, kimse yok. Eve baktım dışardan evet burası onun evi, evin önündeki ağaçtan da tanıdım, dışardan içi gözüken evdeki buzdolabını da. Çalıyoruz kapıyı açan yok ve eminim burası. Arkadaşımı aradım, mesgul verdi. Bende dedim ki, tamamdır, şu an meşgul ve evde değil, işleyen beyin ışıldar bir arakadsım oldugu için birine takıldı ve teline cevap veremedi, dedim ve banu'nun sigara içmek istemesi üzerine, aşağı indik ve aşık olduğum ve aşık kaldığım
İstiklal caddesi'ne. O sırada ben tekrar aradım, bir kız çıktı, evet, -Levent Bey'i bu numaradan arayan oluyor ancak bu numara LEvent bey'in değil dedi-Şaşırdım.
O sırada, Levent aradı, nerdesiniz dedi, evi tekrar tarif etti ve bir kez daha acana kaç hikayeyi böyle kendime göre kurgulayıp inanıp yaşıyorum dedim.
Taşındıgı evi çok sevdim, yüksek ve ferah. Masa'da bailayan sohbet, iki imza, iki şişe şarap, iki yazı okuma, ikiden üçe çıkan dostluk ve şampanya şisesi yanında yer alan fasulye yemeği nedeni ile romanstan tatlı dönüşen bir ilişkiyi yad ederek, bol danslı, kalbe heyecan tohumu eken bir rastlaşma ile sona erdi.

5 Ocak 2010 Salı

361

5 Ocak 2010

Kurumsal yerler, kalabalık ofisler ve aslında denk geldik dediğimiz birçok şey aslında denk gelinmiyor,belki de diyim de, bundan sonra yazacaklarımdan dolayı, bana beyaz gömleğimi güzelce giydirip,kendi etrafımda 360 derece döndürüp, doğruca bakırköy'e gönderilmeyeyim. Aile dizimi mantıgında burda bir hayat paylaşarak, yaşarken mi çözülüyoruz? dersiniz.

Bu sabah,yasadıgım bir olay ile kafamda birçok sey çözüldü gibi oldu. Kaç zamandır bir arakdaşımın ellerine bakıp, amcamın kızının ellerine benzetiyorum, onda gördüğüm olumlu duygular ve olumsuz duygular birebir aynı, biri delice yüzerken diğeri off road'cu, aslında iyi ama bir okadar da hırs belirtileri hakim. Tam anlayamadım ve çözmedim, çünkü iş ilşkim dışında uzağında durmaktayım, bunun en başlıca nedeni de, Didem tecrübem. Dünya üzerindeki iki farklı ancak fiziksel olarakda benzerlik gösteren bu insanların yaptıkları ve benim onları kesişim kümesi olmam, tesadüf mü?

Sevgili Burak Evren case'i ağzından bile, kaçırarak beni eşindeki inatçıklıkla karşılaştırması, Ayşegül'e 3 yasındaki kızı muamelesi yapıp, aslında Ayşegül'de olmayan ancak, bir iki heyecanlı hareketini baz alıp, yargısız infazlar yapılması.
Halam!a bakan kişilerden bize fiziksel olarak benzeyenlere daha çok güveniyor hissinde olmam, babamı fiziksel olarak andıran kişiye kapılmam, gibi.

Birde fiziksel benzemeyeyip, his, algı olarak sende iz bırakıp, evet bir anda sevdim dediklerim hatta ilk görüşte aşık olduklarımın sihirini henüz çözemedim. Şarkız sözlerini yazısşından ruhunu çözdüğüm belki gündelik yaşamda hiç memnum olmayacağım, bir şahsiyeti hep rüyamda görmem.

Beynimiz gün içinde herseyin seçmeden istisnasız herseyin resmin çekiyor, sonra da bunlar rüyada tuhaf hikayelerde yer alıyor, bilincaltı filan da yok, gibi bir açıklama ne rahatlatıcı. Hiç birşey kayıtlara geçmiyor. Nam'ı değer off the record!

362

4 ocak 2010

Tecrübe etmeden cidden cok rahatsız olmadan ve zarar görmeden belki ders alman, ben artık bunu değiştiriyim demen imkansız.
Ne zaman ki, ATM yüzüne, hiç ummadığın bir anda gelir ve hesabındaki sıfırlarla çarpar işte sen o zaman, hava -2 dereceyken, telefonu tuttugun elin donmuşken,
bilmediğin bir servise dogru, zamanla yarısarak kosarsın, işte o an, alırsın şimdiye kadar almadığın kararları ve gözyasların içinde huzur biriktirerek akar.

Evin sıcakken bile soguk gelir, kendinel mesafen biraz açılır. İçin sıkılır, elindeki kitapta sayfa 60 ken farkedersin ki, sen 5 inci sayfadan sonra kopup kafanın içinden geçen düşüncelerde akmışsın.

Ocak, Şubat, Mart evde okunmamış kitapları okuyup, evde eş dost, ağarlama zamanları.

4 Ocak 2010 Pazartesi

363

3 ocak 2010

Uyanır uyanmaz hızla sacımı toplayıp yola döküldüm. Hava tam ingiltere havasıydı, ıslak ve grimsi ancak heran güneş acabilir hissiyle dolu.
KArşıya gectim, starbuckstan kahvemi alıp iki elimle kavrayınca kahvenin beni ısıtmasını çok sevdiğimi düşündüm ve nadiren yaptıgım bu hareket beni çoşkulandırdı, ve şükürler olsun dedim.
Paris havasına girmişken, gittim I love you Paris filmini izledim.
Akşam Paris'te yasayan bir arkadasım ve kardesşleri ile yemge cıktım, ona paradis kitabı hediye ettim, yıllarca dost kalabilmek, sevgiyi dostlugu denemeden yasamak ve gelişerek saglamlaşması ne hos bir his.

364

2 Ocak 2010

Leyla ile başladım güne, bebek ortamında olmak bana rahatlatıcı geliyor. Yaşayan bir oyuncak ve insan yaratma hissi. Allahın varlıgına inandıgım zamanlardan, somutlastırıyor dogum , ölüm ve dolunay tanrı kavramını benim için.

Türkçe aşk laçkadır!
ParADis!

2010 başında sisteme kattığım kitaplar, birisi ilişki kitabı sahibinin kalbi mi kırık, egosu mu çizik tam anlamadım, tanışmıstım bir zaman önce, sonra ki karşılaşmamızda, elinde kitabı görünce cok mutlu oldum. Mutluluğumu kendimi sorgulamam az da olsa gölgeledi ve kendimi bir kez daha dürttüm. Hadi Özü, dedim. Hadi! Aklıma aynı anda gelen 10 işin en az bir tanesine focus olarak nasıl da yol alabileceğime karsı inancım ve hadi özge, yaparsın, hissi sarıldı bana. Kitabı keyifle okudum, hatta çok güldüğüm ve kendimden çok şey bulduğum için yanımda spora da götürdüm. Sauna'ya soktum, Sauna'da kitap daha önce hiç okumamıştım. Kitap eriyor ve bir chapter'i pat düşüyor, sonrasında duruma hemen müdahale edilince, biraz sekil bozukluğu olsa da koptugu yerden hemen ısıyla kaynıyor!

3 Ocak 2010 Pazar

365

2010 yılı aylardan Ocak Günlerden Bir.
Tüm bir yıl bizi bekliyor.

Beklerkende aslında içinde yasayacaklarımızı planlamıs bir sekilde. Benim
inancım bu. Eğilimlerimizi niyetlerimizi iyi belirlersek bu yıl çok bereketli. Bunu

Yeni yıla girdiğim ilk dakikadan beri, hissediyorum..
Yeni yıla giriş anım, sessizdi, fonda çığlıklar havai fişekler ve kutlama yapan insanları duyarken, istediğim sekilde onları algılamakta özgürdüm.

365 gün..

Spora başladıgım bir yeni yıl sabahı oldu, kaldıgım yerden devam ettiğim de denebililir. Tam koşu bandının üzerindeyken, bugün 4 Temmuz dedim, kendi kendime ve orada yüyürken aklımdan gecen onca düşünceden bir çok yazı çıkabilir hissiyle, ses kayıt cihazı almaya karar verdim.
Spor en büyük mental lüks bence.
Aklında düşünceler geliyor geciyor ve akıyor ter olup vücüdündan!

Ruh halim diyordum, aynen 4 Temmuz günüydü ondan daha mutlu ancak, 4 Temmuz halam bakımevi olayını duymustum, yanımda ekşi lakaplı oglan cocugu beni yapay kriz cıkarmakla itham edip kaçmıştı. Bende baktım bu iş canımı sıktı, b,raz kendi içime kapanıp kitap okumak, içimden gelen seslere kulak verip kurslara yazılmaya karar vermiştim. Güzel bir 14 Ağustos akşamı gidip de iyi oldugunu düşündüğüm 3 ayımı mutsuz ve aglayarak gecirmeme neden olan tesadüf le karsılamsıtım, uazıldıgım kurslara calısamadım, mutlu olamadım ve okudugumu anlayamdıgım bir zaman dilimindne sonra, sadece arada bir yerlere cıktıgım ve hastaladındıgım bir 2 ay gecirip
2009'u ugurladım.

Hem de gittiği an, sanki hemen geçmiş oldu.

İzleri yok oldu.
Sözleri yok oldu.
Duygusu yok oldu!