8 Eylül 2010 Çarşamba

ölüm

Aynen senin bedenin gibi ancak nefes almayan bir kişiyi tabutta görünce anlam sorugulaman geçiyor.
Bu diyorsun, tek gercek bu. Algılanaman acını hissettmen kabul etmen ve yokluguna inanman ve özlem.

7 Eylül 2010 kadim dost İstanbul Çağatay'ın babasını kaybettik. Tramway ile Sultanahmet'ten
sonraki durakları da keşfederek, etrafa bakarken, mekana ait, insanlara ait hissetmeden tam caminin önünde indim.

Kimse yoktu,bir saat erken gelmiştim, cami huzur vermiyor, orayada enerjisini insanlar mı getiriyor? Bayanlar kısmın girdiğimde dedikoduya sarmıs iki kadın, bana yargılayıcı bakışları, içerdeki havasızlık kokusu ve girerken mecburen yapmak zounda olduklarım.

Abdest alınan yerdeki anti hijyen görüntüler. Bahcesindeki türbelerin yanında iyi hissettim, 3 tane duam var,
onları yineledim, bir tanesi agzımdan farklı bir ifade ile çıktı ben de şaaşırdım, kendime bile söylemediğim bu isteğimi kabul ettim. Ve bir kez daha dilerken gülümsüyordum.

Bir anda birsey beni sola döndürdü, ve önce beli düşük pantalonu, dağanık sacları, tipik görüntüsü ile cagatay, tabutun en önünde babasını omuzlarında tasırken yüzünde ifade yoktu.

Sonrasında gelenlerle selamlaşıp sarılıp, sırt  sıvazlanıp,sarılıp bakındılar, kız kardes ağlamaklı, anne bazı gelenlerde kopuyor, genelde dik duruslu ritmi yüksek yürüyüşlü aynı cagatayın iskeletine sahip bir kadındı. Sevdim.

zaman gelip, önce erkekler arkada kadınlar durup, Çağatay Dener abimiz diyince, çok içlendim, hem istediğim birşey hem arkadasımın ismi, sevdiğim dıştan bakıp bana gelen hislerle ilgi geliştirdiğim kadın, kaç zaman önce oğluna kocasının ismini vermişti. Ne tatlı.

Kızkardeş dualarda ve tören sonunda çok ağladı, orda bende ağlamaya başladım. Bir kişinin en çaresiz ve değecek gözyaşları sanırım bu.Sevilen ve giden ancak bu dünyadana giden bir birinci derece akraba için, hele ki aralarında gerçek bir ilşki ve anne baba olmışlık varsa.İşte o bakta oturuş, karşıya bakınış, gözlerden yaşların ince ince akması ve boşluk. Bundan sonra hiç birşey aynı olmayacak. Yeri dolmayacak ancak, hayat devam edecek.

Hayat devam edecek.
Acı kısmı da anca beraber kanca beraber, b,z bir aileyiz diye büyütülürken, bazılarının erken ayrılış kararı, kısmeti.

Anlam bu.
Anlama aramıyorum, yaşıyorum.
Bardakda ne kadar su var ise o. Yarısı mı boş, yarısı mı dolu düşüncesi yok. Klişe o
Bardağın içindeki su kadar, tam o kadar.

3 Eylül 2010 Cuma