9 Şubat 2010 Salı

9 Şubat 2010

Eşikte gibi hissediyorum bir suredir. Bunu dün bir İngiliz arkadasıma anlatana kadar, akla karayı seçtim, kaltım gösterdim, dilsiz gibi. Hala da eşik aklımda değil, h ile başlıyor.

İletisimimim cok fazla, hayatla ve insanlarla bagim canli ola ola,nasıl oluyor da, bir o kadar da içimde olup, arada kapanabiliyorum. Nedir beni yaşatan? Doga ile hayat buluyorum. İnsanlarin karmasasi kendi karmasam icinde beni cok dagitiyor, doga ise duzenli ve olumlu enerji ile yuklu. Aslında düzenli olumlu ve enerji yüklü insanlarda da doga da buldugumu buluyorum. Demek ki, kendimi ne kadar düzenli, olumlu ve enerji yüklü tuttugum konusunda sık sık kontrol etmeliyim. Kimseye doğamda olan enerjiyi, yaşama bağlılığı ne olursa olsun, dert etmeye deger mi psikolojimden uzaklaklaştırmasına izin vermemeliyim.

Aşık olunca ve ya çok üzülünce ne olacak? Hassas olduğundan kaynaklı dağılgan yapım, duygularını yogun yasayan ve bir duyguyu derinden hisseden, yüzeysel olarak algılama özürlü ve bir seyi yapıyorsam eger, en basitinden en önmelisine kadar, tamamen orda olma insanlık ayıbımla, işim iş.

Kozamdan çıkacağım sonunda, kendimi şaşırtıcak guzellikte bir kelebek olurum belki. Bunun için bana destek, olup, hadi diyecek, sen bir kelebeksin hem de söyle bir kelebek diyecek birine ihtiyaç hissediyorum. Üç harfli içime kelebekler atmakta usta, belki de oldur bu kişi, sonuçta kendisi kaybolmanın sanatını icra ediyor olsa da, kelebekleri o getirdi, değil mi ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder