29 Nisan 2010 Perşembe

Deneyim; pazarlık yok! "29 Nisan"

Kalktı, önce kafasında yapacağı basit hareketi düşündü.
Sol yanında duran plastik beyaz sandalyeyi alıp sağ ynaına getireceksin ancak bombeli bir şekilde, yani kafanın hizasına gelecek bir yükseklikte, diger bir ifade ile

Şımararak, ay ben sandalyeyi şurdan alıyım da şuraya koyayım bari, dercesine.

Alıp, hop diğer tarafa plastik sandalye koymak. Basit.
Basit.
Basit oldugu için, birden fazla kez kendi içinde calsıtı hafızasına kazıdı o basit hareketi. Kendince komplike bir detay ekleme cabası da oldu. Allahtan vazgeçti bir süre sonra.

Şimdi, yavasca yap, en yavas halinde yap.
Hızın değişirse nitelik değişiyor.

Bahsettiğin konu kendi hayatından olsun,

Bahsettiğim konu acıklı değilken vucudun sonunda kadar gerilmesinden, yavaşlığından, ses kesiliyor, karnıma iniyor, ordan cıkmaya calısıyor ve cıkamıyor, nefes kesikleşiyor ve aglamak geliyor ve tutuyor kendini.

Oto sansür ve oto kontrol aramızda.

Öyle iyi bir noktaya geldi ki, tutmasa, hem anlattığı konuyu arındıracaktı belki de hemde tüm vucudunu.
Bırakmak lazım gelen yerde bırakmak, akmak bu. Vucudunu ve doganın ruhumuzun üzerindeki görüntüsü oldugundan vucudu dinlemek, ve çalıstırmak.

Doğayla olmadığı gibi, vücüdunla da pazarlık olmuyor!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder