17 Haziran 2010 Perşembe

basit 16 haz

Ofisten cıktı, uykusuzlugunun verdiği uyusukluk ve aslında boşvermişlik hissi ile , yürümeye başladı, aclıgını hissetti, insan düşündüğüdür lafı geldi aklında, kimin dediğini hatırlamadı, sürdüğü kremlerin kana karsıtıgını da biliyordu artık, yedikleri
Kadar sürdükleri de iyi olmalıydı, kanına girecekti, sonunda. Bu bilgi eşliğinde beyninde hızlıca bir filtreleme gelişti ve anlar cagarıstı.

Tüm bunlar kafasında geçe dursun, kendine rozbif karabiberli kenarı ve peynir sandviç yaptırmıştı, mccormick dısını begendiği kırmızı biberinin fiyatı sormusi sandvic haırlanırken de ortama kokusu yayılmıs olan zeytinlerin hepsindne denemişti, en cok sevdiği hangisiydi, aklında bile yoktu. Elinde sandviz cıktı levent meydana,
Banka oturdu, yemeye koyuldu, her ısırısta baska düşünce gecti aklından ve yenından yeni yüzler gecti, herkes birbirine birseyler anlatmakta, ve diğerleri ile ilgili
Kısacası olan bitmiş ancak anlatırken yasatılıyor konularda.

Metro, ordan, tam Akkirman’a dönerken, kahve ceken can’a yenik düşülerek, yolun Amerikan hastanesine dogru cevrilmesi, Aydın Boysan kitabına başlayacak olmanın heyecanı, bir önceki tecrübeden biliniyor,iç rahat acaip akacak kitap ve esin verecek.
Koltuklar nemden kokuyor, ancak klima var serin derken yanıyor sağ kalca ve dize kadar, cünkü kahveyi yaratıcı bir hareketle üzerine döküyor, kupada tekbir damla kalmayıncaya kadar tüm kahve üzerinde ve bacaklarından dogru direk ayatkkabısının içinde, kana kesin karıstı, şimdi birine hohhh dese, güzel bir kahve kokusu yayılabilir.

Süpermen olmak lazım bazen diye gecirip, yanmıs olmanın verdiği sıcaklıkla, gidip üzerine esofmanlarını giyip geri geliyor yerine, halıya gökülmüş kahveler iyice havasızlıgı nem ile birleştirmiş ve kokuyor, kalkmaya karar veriyor.

Stüdyoya geldiğinde her zaman ki kişilerden farklı kişileri görmekten mutlu, kahve aldı kendine ve dısarı gecip kitaba devam etti, sonrasında 3 saat boyunca hayatında ilk defa gördüğü performansları izledi ve dünyanın ilk 5 inde olan “Theodoros Terzopulos “ ile arada Şahika Tekand'ın bilgilendirmeleri ile tanışmış oldu. 3 saati 2 vantilatör eşliğinde ve havasız bir yerde gecirebilmesi ile
fişek hızında taksiye yürürken içini heyecan sarmış, ve uyumaya baslamıstı bile. Heyecan içinde uyuyordu, beyni düşünüyor, izlediklerini kendi kendine sessiz, tartısıyor, yürürken uyunabildiğini hissederek, aynı rüyada kendini görmek gibi, sevdiği İstanbul’un içinden evine gidiyordu, algılarının bazılarını kapamıs sadece bazı fonksiyonlarını acık bırakmıstı. Uykusuzluktan dolayı ve sıcaktan dolayı böyleyken, bu hissi, aslında bünyesine kaydetmişken, norma sartlarda da geri cagarıp bu moda gelebilirdi.

Bu noktada, Şahika Tekand'a baslamanın ne dogru bir karar oldugunu düşündü, 2007’de aklına düşüp, 2010’da. İnsan faktörüne, gruplaşmaya ve bunu inkara ragmen, sevindi, ve herkesce bilinen, uyku moduna gecti.


Gördükleri ve hissettirdikleri ile iglili yazıyı da ilk iş yarın yazmak üzere, yatakla bir oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder